Mehmet Akif’in Memurluk ve Şairlik Yılları

Mehmet Akif’in Memurluk ve Şairlik Yılları

Mehmet Akif Ersoy, öğrenim hayatını tamamladıktan sonra Ziraat Bakanlığında veteriner müfettiş yardımcısı olarak işe başlamıştır. Bu görevi 1893 ile 1913 yılları arasında sürdürmüştür. Müfettiş yardımcısı olması nedeniyle teftiş işlemleri için Arabistan, Arnavutluk ve Rumeli gibi yerleri ziyaret etmiştir. Bu ziyaretleri onun halkı daha yakından tanımasını sağlamıştır. Mehmet Akif Ersoy 1898 yılında İsmet Hanım’la evlenmiştir. Bu evlilikten Suadi, Emin, Tahir, Cemile ve Feride adında 5 tane çocukları olmuştur. Mehmet Akif, veteriner müfettiş yardımcılığının dışında öğretmenlikte yapmıştır. İstanbul’da bulunduğu yıllarda Türkçe Öğretmenliği yaptığı bilinmektedir. Ayrıca edebiyata ve şiire olan ilgisini insanlarla paylaşmak için birçok dergide ve gazetede yazarlık yapmıştır. Servet- i Fünûn dergisinde ve birkaç tane daha dergide yazılar yayınlamıştır.

Mehmet Akif Ersoy’un Siyasi Hayatı

Mehmet Akif Ersoy, siyasi olarak Sultan 2.Abdülahmid Han’a düşman biridir. Mehmet Akif 2.Meşrutiyetin ilan edildiği yıllarda Umur-u Baytariye Dairesi Müdür Muavini olarak çalışmaktaydı. Mehmet Akif tam bir Abdülhamid düşmanı olarak bilinmektedir. Kendi hatıratlarında Sultan Abdülhamid’in yüzünü görünce midesinin bulandığını söylemiştir. Mehmet Akif Ersoy, 2. Meşrutiyet ilan edildikten 10 gün sonra bir arkadaşıyla beraber İttihat ve Terakki Cemiyetine üye olmuştur. Mehmet Akif, İttihat ve Terakki’nin yardımlarıyla edebiyat- ı Osmaniye ve Arap edebiyatı dersleri vermeye başlamıştır. Mehmet Akif’in İttihat ve Terakki’ye üye olması onun yayıncılık hayatının devam etmesini sağladı. Sırat- ı Müstakim Dergisinde başyazarlık yaptığı bilinmektedir. Bu dergiden ayrıldıktan sonra Sebilür Reşad Dergisinde yazarlık yapmaya başlamıştır. Bu iki dergi Mehmet Akif’in bütün şiirlerinin yayınlandığı dergilerdir. Mehmet Akif, 1910’lu yıllardan itibaren Camilerde vaaz vermiş ve vatanın kurtuluşuyla ilgili görüşlerini paylaşmıştır. Yayınladığı yazılarda İslam Birliği görüşünü savunduğu gözükmektedir. Balkan savaşlarından sonra Medine’ye ve Mısır’a ziyarette bulunmuştur. Mehmet Akif, 1914 yılında hükümete karşı olan tavrı nedeniyle Müderrislik görevinden ayrılmaya karar vermiştir. Daha sonrasında İslam Birliği fikrini yayabilmek için bir arkadaşıyla birlikte Berlin’e gitmiştir. Bu yıllarda Mehmet Akif’in Almanlara esir düştüğü de bilinmektedir. Almanya’dan ayrıldıktan sonra Arabistan’da karşı propaganda için görevlendirilen Ersoy, Çanakkale savaşının kazanıldığını burada öğrenmiş ve ‘Çanakkale Destanı’ adlı eseri yazmıştır. Ersoy, 1918 yılında Darül Hikmetil İslamiye Cemiyetinde Başkatip olmuştur. Bu cemiyette çalıştığı yıllarda yine İslam uğruna çalışmaya devam etmiştir.

Kurtuluş Savaşı Yılları ve İstiklal Marşını Yazması

1919 yılında Kurtuluş Savaşı başladıktan sonra Mehmet Akif Ersoy Lübnan’dan Balıkesir’e geçmiş ve burada halka vaziyeti anlatmak için hutbeler vermiştir. Sonrasındaysa İstanbul’a geçmiştir. Meclis açıldıktan sonra ise Ankara’ya gitmiş ve Mustafa Kemal’in önerisiyle Burdur Milletvekili olarak Meclis’e girmiştir. Bu sırada ailesini de Ankara’ya aldırmıştır. Ersoy, Meclis kayıtlarında da İslam Şairi olarak geçmektedir. Ersoy’un Meclisteki görevi halka Kurtuluş Savaşı’nın gerekli olduğunu anlatmak olmuştur. Bu doğrultuda Konya’ya gitmiş ve başarısız olmuştur. Ersoy’un Meclis için en büyük görevi yayınladığı dergi olmuştur. Bu dergiler o kadar büyük bir etki oluşturmuştur ki Rusya, derginin ülkeye girişini yasaklamıştır. Bu yıllarda Milli Eğitim Bakanı olan Hamdullah Suphi Bey, Ersoy’a millet için bir marş yazmasını istemiştir. Bu teklifi kabul eden Ersoy’un daha önceden yarışmaya katılmamasının nedeni ödül olan 500 TL’yi almak istememesidir. İstiklal Marşını yazdıktan sonra Marş, Hamdullah Bey tarafından Meclis’te okunmuş ve 12 Mart 1921 tarihinde resmi Marş olarak kabul edilmiştir. Marş için aldığı ödülü ise bir vakfa bağışlamıştır.

Mehmet Akif’in Meclisten Ayrılması

Gösterdiği başarılar nedeniyle İstiklal Madalyasına layık görülen Mehmet Akif, 1922 yılında sağlık sorunlarından dolayı Milletvekilliğinden istifa etmiştir. Sonrasında yakın arkadaşı olan Trabzon Milletvekili Ali Şükrü’nün Mustafa Kemal’in Muhafız Alayı Kumandanı Topal Osman tarafından öldürüldüğünü öğrendikten sonra yeni bir yurt arayışına girmiştir. Bu doğrultuda her yıl kış aylarında Mısır’a gitmeye başlamıştır. 1926 yılında annesini kaybettikten sonra ise tamamen Mısır’a yerleşmiştir. Bu durumu Hilafetin kaldırılmasına bağlayanlar olmuştur. Mısır’da bir Üniversite’de Türk Dili ve Edebiyatı Dersleri vermiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra Kuran’ın Türkçeye çevrilmesi işlemlerini istemese de üstlenmiş fakat daha sonrasında anlaşmayı feshetmiştir.

Mehmet Akif Ersoy’un Türkiye’ye Dönmesi ve Ölümü

Mehmet Akif Ersoy, Mısır’da Siroz hastalığına yakalandıktan sonra hava değişikliğinin iyi geleceğini düşünmüş ve önce Lübnan’a, daha sonra ise Antakya’ya gitmiştir. İyileşemeyerek Mısır’a döndükten sonra tedavi için 17 Haziran 1936 tarihinde İstanbul’a gitmiştir. Fakat şifa bulamayarak 27 Aralık 1936 tarihinde Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanında vefat etmiştir. Mezarı Edirne Kapı Mezarlığındadır. Mehmet Akif Ersoy, Türkiye’nin en önemli şairlerinden biri olarak tarihe geçmiştir.